Sabit Genel Sohbet

    • Genel
    • off-topic

    Bu internet sistesi çerezleri kullanmaktadır. Bu siteyi gezmeye devam ederek, çerezlerin kullanımı hususunu kabul ediyorsunuz. Daha fazla ayrıntı

    • ChildofLightness yazdı:

      Burada yardımlarımızı yapmaya çalışıyoruz da insan kötü ve yetersiz hissediyor.
      Aksine yardımlarımız fazla bile yeterli sadece bu yardımlar aranje edilemiyor, koordine edilemiyor o yüzden yardım işini yavaşlatalım. Oradaki Halk'ın önümüzdeki 1 yıl boyunca yardıma ihtiyacı olacak zaten acele yok.


      ChildofLightness yazdı:

      Bir tavsiyeniz vs var mı?
      Valla ne diyebilirim ki... Para ve Erzak yardımı yaptıktan sonra hala ekstra bir şey yapmak istiyorsanız. Pek çok öksüz ve yetim darülacezeye gönderiliyormuş. Bu kurumlara da para ve erzak yardımı yapılabilir ya da durumunuz yerindeyse daha ileriye gidilip, koruyucu aile olma talebinde bulunabilir.

      Aklıma da çok fazla başka şey gelmiyor bence 1 hafta sonra falan tam olarak neye ihtiyaç var ortaya çıkacak.
    • Uncle Paulie yazdı:

      Köksal Engür vefat etmiş.
      A.r.e.

      Valla ben Köksal Bey'i hep Kung Fu Panda ile hatırlıyorum orada Usta Şifu'nun sesi olarak harika idi. Valla, yıllaaar önce Usta Oogway'in seslendirmeni Muşfik Kenter'i kaybetmiştik. Şimdi de Usta Şifu'nun sesi ölmüş. Çok ironik ve manidar.



      (edit: Tai Lung'un sesi olan Mazlum Kiper favori ses sanatçım olabilir.)
    • Haziran ayında kira sözleşmemiz bitiyor yani kiraya yüksek ihtimal zam gelecek. Şu an 1100 lira veriyoruz. Neyse biraz piyasayı araştırayım dedim, malum sıkıntı falan çıkabilir. Sahibinden'e girdim minumum 3 bin maksimum 4 bin olacak şekilde Ankara Etlik/İncirli arattım, daireyi bırak oda bile çıkmadı neredeyse.

      Hal böyleyken Haziran sonunda bize 5 bini çakarlar rahat, biz de taş yeriz. 5 bin vermek sorun da değil de şu an içinde oturduğumuz it bağlasan durmayacak leş yere 5 bin vermek de koyar hani. Ne düzgün tuvaleti var, ne banyosu var, her yer dökülüyor.

      Sonumuz hayrolsun ne diyeyim. Küfürbaz Haydo'nun da dediği gibi "Ah ben bu fakirliğin...."




    • Eski evimizin kiracıları ile aralar iyice açıldı. Ailem durumları pek iyi değil diye tolerans gösteriyordu ama neredeyse 7 senedir oturuyorlar ve 3+1 eve 1800 ödüyorlar şuan. Bu fiyata kira yok piyasada. Hâlâ ne kirayı arttırmaya yanaşıyorlar ne de evden çıkmaya. Davalık falan olunacak bu gidişle bakalım hayırlısı.


    • Uncle Paulie yazdı:

      Haziran ayında kira sözleşmemiz bitiyor yani kiraya yüksek ihtimal zam gelecek. Şu an 1100 lira veriyoruz. Neyse biraz piyasayı araştırayım dedim, malum sıkıntı falan çıkabilir. Sahibinden'e girdim minumum 3 bin maksimum 4 bin olacak şekilde Ankara Etlik/İncirli arattım, daireyi bırak oda bile çıkmadı neredeyse.
      Biz de Kuşçagız'da oturuyoruz baya yakınmış yaşadıgımız yerler.

      Her taraf kiralık ev burada.Fakat en kötüsu bile 5k'dan aşaği değil.Bence ekonomi ne kadar kötu olursa olsun, boktan evlere 5- 6k lık kiraların normalleştirilmesi çok yanlış.Devlet buna sert biçimde el atmalı.Memur maaşı 10k iken kira 1k, memur maası 17-18k iken kira 5k.Böyle bir saçmalık olabilir mi?
      .
    • Shrimp yazdı:

      Biz de Kuşçagız'da oturuyoruz baya yakınmış yaşadıgımız yerler.
      Hmm evet yakınmış.


      Shrimp yazdı:

      Her taraf kiralık ev burada.Fakat en kötüsu bile 5k'dan aşaği değil
      Ben de araştırdım aynen öyle.


      Shrimp yazdı:

      Bence ekonomi ne kadar kötu olursa olsun, boktan evlere 5- 6k lık kiraların normalleştirilmesi çok yanlış
      Ya sorma, biz normalde ortalama kiranın çok daha altını veriyoruz ama yaşadığımız ev çok kötü. Yalıtımı yok, tuvaleti sürekli tıkanıyor, banyosunun suyu düzgün akmıyor, yerler kara beton. Zaten binada 3-4 aile ya yaşıyor ya yaşamıyor bina da çok eski.

      Emlak piyasası son 2 senede tepetaklak oldu neredeyse, hele İstanbul'u söylemeye bile gerek yok.

      Bizim kirayı da 5k falan yaparlar rahat. Geçim zor artık.




    • Uncle Paulie yazdı:

      Haziran ayında kira sözleşmemiz bitiyor yani kiraya yüksek ihtimal zam gelecek. Şu an 1100 lira veriyoruz. Neyse biraz piyasayı araştırayım dedim, malum sıkıntı falan çıkabilir. Sahibinden'e girdim minumum 3 bin maksimum 4 bin olacak şekilde Ankara Etlik/İncirli arattım, daireyi bırak oda bile çıkmadı neredeyse.
      Depremden sonra bizim sitedeki insanlar binalara inceleme istedi ancak site yönetimi "kendiniz başvurmayın, bize bırakın" dedi. Şimdi söylenene göre mayıs ayında ne olacağı belli olacakmış. Binaların hepsi 99 depreminden hasarlı, çatlak dolular. Yani hasarlı raporu çıkma olasılığı neredeyse kesin ve rapor çıktığında çok hızlı bir şekilde kapı dışına koyuyorlar.

      Zaten kendim için bir kaç aydır ev araştırıyordum, şimdi hem yakın bir bölgede iş olanağı karşıma çıkınca hem de ailecek taşınmamız gerekeceği neredeyse kesin olunca etraftan ev bakmaya başladım. Bizim yıkılmak üzere olan sitede 12.5 bin tl ye ev var. Çevredeki evler, özellikle deprem sonrası yapılmış ve içi oturulabilir olanların, ondan da beter. Başka bir yere taşınmak istersen, ilçe merkezlerine benzer uzaklıkta yerler çok daha pahalı; daha ucuza ev bulabilmek için anca Ümraniye'nin uçları ve Sancaktepe gibi yerlere gitmek gerekiyor, buradan da ne iş yerlerine ne de İstanbul içine ulaşım kolay değil.

      Yakında 3 senedir deneyime sahip olan bir bilgisayar mühendisi olacağım. Şu an aldığım maaş ile kendime ev tutamıyorum. Ümidim ya bu iş olanağı gerçekleşirse oradan alacağım maaş ile, ya başka bir iş fırsatından olacak maaşla yada şu anki iş yerimde yapılacak bir zam ile kendime İstanbul'un ortalama bir yerinden, 1+1 veya 1+2 ve içi tadilat gerektirmeyecek bir ev bulmaktı ki artık bu da olmayacak gibi duruyor. Çünkü benim yardımım olmamadan anne ve babamın iki emekli maaşı ile yaşaması mümkün değil. Yeni 7500 TL'lik emekli maaşını baz aldığında bile herhangi bir yerde kira, maaşlarının %66-100'ü yapıyor.

      Asgari, emekli ve memur maaşları belliyken insanlar nasıl bu kadar kira isteyebiliyor ve bu evleri kimler tutuyor kafam basmıyor. Bir yıl içinde satılık ve kiralık ev fiyatlarının reel bazda (enflasyona uyarlanmış) %60 artışı eşi benzeri görülmemiş bir şey. Dünya çapında emlak sorunu ile bilinen bazı ülkeler ile kıyasladığında bile (ki resim bu oranın %46 olduğu Q2 2022'den, bu oran Q3'de şu anki değerine çıktı) trajikomik duruyor. Ülkenin emlak piyasası ile insanların gelirleri bağlantı olarak tamamen koptu. Artık sadece bir yatırım aracı olarak ev var.
    • Bizim ev çok sağlam yav, Allah var rüzgarda binamız sallanıyor. Sebebi de muhtemelen altındaki sismik izolatörler.
      Çünkü sismik aktivite alttan geliyor, biz üstten sallanıyoz. Bunu da hesaba katsalarmış bence 50k TL olurdu bizim kiralar.
      Neyse buna şükür. Bazen rüzgarda uyumak güzel oluyor, beşik gibi. Bi de telefondan ninni açıyorum. Oh mis.
      Ev kirası mı? Bizim ev kendimize ait ama bizim binada en alt kattaki daireyi sahibinden'e koymuşlar. 13k istiyolarmış 2+1'e.
      Bence az bile. Böyle beşik gibi evi başka nerede bulacaksın?
    • Ev Kirası bir dert bir de Türkiye'de yaşanabilir şehir kıtlığı ayrı bir dert. Kiraların bu kadar uçma sebebi, çağdaş, düzenli bir hayat kurayım. Toplumla da başım derde girmesin diyen insanlar için en kötü ihtimal ile 3-4 en iyi ihtimalle 7-8 şehirden fazlasına sahip olmamaları.


      Ha bir de Araba Fiyatları ve de 2. El Piyasası var oraya hiç girmiyorum.
    • Nabu yazdı:

      Toplumla da başım derde girmesin diyen insanlar için en kötü ihtimal ile 3-4 en iyi ihtimalle 7-8 şehirden fazlasına sahip olmamaları.
      Eğer buna "iyi bir kariyerim olsun" u da katarsan en iyi ihtimalle 7-8, en kötü ihtimalle de 3-4 şehir optimist bile. Benim alanımda iş olanakları hep İstanbul ve çevresine odaklanmış durumda; bir çok sektörde, bir çok pozisyonda, bir çok boyutta firma var. İstanbul ve çevresi dışında Ankara var ancak daha az iş olanağı olmasının dışında olan iş olanakları daha kısıtlı sektörlerde. Ankara ve İstanbul ile çevresinden sonra gelen yerler ise boyutlarına göre çok tek tük iş olanağının bulunduğu yerler. Bursa'da Bosch var, İzmir'de tek tük küçük firma var, Antalya'da yazılım diye bir şey yok.


    • Bir noktadan sonra videolar kendini aşırı tekrar etmeye başladı, sürekli aynı konuları işliyor Behçet hoca. Ama zaten adamın kendi söylediği şey de kanalı liyakatsizlik torpil ahlaksızlık gibi konularda farkındalık için açtığı. Bilemedim, sıkıntılarım olsa da kanalı takibe devam ediyorum.




    • Uncle Paulie yazdı:

      Bir noktadan sonra videolar kendini aşırı tekrar etmeye başladı, sürekli aynı konuları işliyor Behçet hoca.
      Ya bu adamı daha önce de attın da bir şey demek istemedim. Çok tırrıt bir tip. Sürekli herkesin diyebileceği şeyleri diyor. Ne yeni bir perspektif yaratıyor ne bir şey. Bir de her videonun altına Doç Dr. Bilmem ne yazması thumbnail'de. Allahtan bıraktı onu yapmayı ama :D :D sonra videolarda hep önce okulda başlaması ve her 5 kelimesinden biri "ben akademisyenim" , "ben üni de öğretmenim" falan.

      Herkesin aşağı yukarı bildiği ve de duymak istediğini söyle + bir de bilir kişi imajı verecek kadar bir akademik title, yasla gitsin :D :D

      Bir de bu adam nasıl devlet hocası, bu kadar sağa sola sallıyor alttan alttan :D :D Ayrıca "Hakkında" kısmında kanal için tarif ettiği içerik ile koyduğu arasında uçurum var.
    • Uncle Paulie yazdı:



      Bir noktadan sonra videolar kendini aşırı tekrar etmeye başladı, sürekli aynı konuları işliyor Behçet hoca. Ama zaten adamın kendi söylediği şey de kanalı liyakatsizlik torpil ahlaksızlık gibi konularda farkındalık için açtığı. Bilemedim, sıkıntılarım olsa da kanalı takibe devam ediyorum.
      Videoyu yapan şahsı bilmiyorum, ilk kez görüyorum. Lakin anlattı şey "bilim" değil.

      İlk olarak, anlattığı hiçbir çalışmanın kaynağını vermemiş. Bu başlı başına dediklerinin güvenilirliğini inanılmaz düşürüyor. Bunun düzgün bir popüler bilim videosu olmadığını gösteriyor. Sırf bunu bile deyip, mesajı bitirebilirdim. Ama yanlışları çok daha fazla.

      İkinci olarak, çok nadiren, bilimsel bir konuda "Bu böyledir, şu şöyledir," tarzı konuşulabilir. İstatistiksel açıdan bakıldığında, her çalışmanın bir yanılma payı vardır. Sahte pozitif bulgular çok fazla. Hatta bilimde pek çok çalışmanın tekrarlanmasında (replikasyon) sorun var. Bu yüzden tekrarlanma krizi (replication crisis) denilen bir şey bile var. Bunun hakkında çıkmış sayısız makale var ve çok büyük bir sorun olarak görülüyor.

      Böyle bir şey olmasa bile, tek bir çalışmadan yola çıkarak "Bu böyledir," demek bilimsel yönteme aykırı bir şey (bahsettiği, ekonomik arka plan açalışmasından bahsediyorum). Ancak şu anki bu tekrarlanma krizi ortamını göz önüne de alınca, iyice vahim bir hal alıyor.

      Yaptığı şey bilimselliğin karakterine tamamen aykırı bir şey. Bilimsel bir şey anlatılmak isteniyorsa, gökten gelen bir zembille "Bu böyledir," denmemeli. Bu bulguları, öğrenen kişinin anlayabileceği bir düzeyde anlatmalı ve onlara nasıl ulaşıldığını göstermeli. Bunun için kaynağı vermeli, bu çalışmaların eksileri ile artılarından bahsetmeli, istatistiksel belirsizliklerden bahsetmeli. Bunların yapılmadığı şey, bilim değildir. Birisi size bilim adı altında kendi fikrini pazarlıyordur.

      Üçüncü olarak, anlattığı konuda bir otoriteymiş gibi konuşuyor ama anlattığı şeyler, İngilizcesi olup da bu konuyu üstünkörü araştıran herhangi birisinin 5-10 dakikada bulabileceği şeyler. Sadece şu iki linki okursanız, bu konuda, bu videoda anlatılandan daha fazla bilgilenmiş olursunuz.

      en.wikipedia.org/wiki/Stanford_marshmallow_experiment
      vox.com/science-and-health/201…cation-mischel-psychology

      Attığım linkler Wiki ve çok popüler olan, odağı bilim bile olmayan, yabancı Onedio gibi bir site diyebileceğim Vox :D Gerçekten çok bilgiliymiş videoyu yapan şahıs. "Otoritesinin" hakkını veriyor.

      Dördüncü olarak, kelime seçimi bile videoyu yapan kişinin belli etik konuları ne kadar önemsemediğini belli ediyor. "Fakir" kelimesi bu tarz akademik tartışmalarda pek kullanılmaz. Bu hakaret olarak da kullanılan, gurur kırıcı bir kelime. İlla benzer bir şey denecekse "yoksul" daha uygundur. Ancak bunun bile kullanımı sıkıntılı görülüyor. "Düşük ekonomik düzey" veya "düşük sosyoekonomik seviye" tarzı betimlemeler daha uygun. Ancak gökten zembille inen kelam videosunu pazarlamak ve daha çok tık almak için, işin bu etik yanlarını önemsememiş gibi görünüyor. "Bilim adamı" lafının kullanımı da diğer bir sorunlu kısım. Erkek olmayan ama bilim yapan pek çok insan mevcut ve bu yüzden artık bilim insanı lafı çok daha tercih edilen bir şey fakat beyimiz hiç önemsememiş. Bunu tek başına inanılmaz büyük bir sorun olduğu için söylemiyorum ama işin cilası ve diğer hareketleriyle beraber düşünülünce, bazı şeylerin işaretçisi.

      Gelgelelim sunduğu "Tanrı kelamı" bulgulara. Bahsettiği alan hakkında bir fikrim yok ama Vox yazısında linklenen makaleye şöyle bir baktım. Makalenin özeti denilen kısmın şöyle bir Türkçe çevirisini sunayım. Google Translate sağolsun, hızlı artık böyle şeyler.

      "Shoda, Mischel ve Peake'in (1990) bir çocuğun okula başlamadan hemen önce hazzı erteleme yeteneği ile hem ergen başarısı hem de sosyo-duygusal davranışlar arasında güçlü iki değişkenli korelasyonlar gösteren ünlü marshmallow çalışmasını tekrarladık ve genişlettik. Anneleri üniversiteyi bitirmemiş çocuklara odaklanarak, 4 yaşında ek bir dakika beklemenin, 15 yaşında başarıda standart sapmanın yaklaşık onda biri kadar bir kazanım öngördüğünü bulduk. Fakat bu iki değişkenli korelasyon, orijinal çalışmalar ve aile geçmişi, erken bilişsel yetenek ve ev ortamı için kontrollerin varlığında üçte iki oranında azaldı. Ergen başarısındaki değişimin çoğu, en az 20 saniye bekleyebilmekten geldi. Gecikme süresi ile 15 yaşındaki davranışsal sonuçların ölçümleri arasındaki ilişkiler çok daha küçüktü ve nadiren istatistiksel olarak anlamlıydı."

      Denilene göre, orijinal çalışmanın yarı gücünde bir fark bulmuşlar. Lakin aile geçmişi, erken bilişsel yetenek ve ev ortamından dolayı oluşan farklar için istatistiksel olarak göz önüne alınınca, yani istatistiksel dilde konuşursak bunlar için "kontrol edildiğinde", bu fark üçte iki oranında düşmüş. Yani, bir fark yok değil fakat orijinal çalışmadakinden bayağı daha düşük bir fark var. Bahsi geçen kontroller sağlandığında daha da düşüyor.

      Peki kontrol edilen bu etmenler ne? Bütün kontrolleri göstermese de, önemli ve anlatması daha kolay gördüğüm kısımları makaleden aktarıyorum.

      "Çocuğun demografik özellikleri (yani cinsiyet ve ırk), doğum ağırlığı, annenin çocuğun doğum yaşı ve annenin eğitim düzeyi, annelerle yapılan görüşme yoluyla 1 aylık görüşmede toplandı. Aile geliri, 1-, 6-, 15-, 24-, 36- ve 54. ay görüşmelerinde annelerden öğrenildi."

      "Ayrıca, 24 aylıkken ölçülen, çocuğun bilişsel işlevinin erken göstergelerini de dahil ettik."

      "Çocuğun mizacı, annelerin yanıtladığı 38 maddelik bir anket olan Erken Bebek Mizaç Anketi (Medoff-Cooper, Carey ve McDevitt, 1993) kullanılarak 6 aylıkken ölçülmüştür."

      "Son olarak, 54 aylıktan önce ölçülen kontroller seti, HOME envanteri adı verilen gözlemsel bir değerlendirmeyle ölçülen ev ortamının kalitesinin göstergelerini de içermektedir (Caldwell & Bradley, 1984)."

      Okuduğunuz bütün bu özellikler (ve daha fazlası) açısından kontrol yapılmış. Yani sadece ekonomik düzey değil.


      X ekseni: doyumu erteleme süresi (dk.)
      Y ekseni: 15 yaşındaki başarım skoru (standart sapma birimi)
      Düz çizgi: kontrol yok
      Uzun kesikli çizgi: çocuk arka planı ve HOME kontrolleri
      Kısa kesikli çizgi: bu kontrollere ek olarak 54-aylık kontroller de dahil edilmiş
      Hata çubukları: %95 güven düzeyinde

      Şimdi, videoyu yapan kişinin dediği makale nedir bilmiyorum çünkü kaynak vermemiş (ne güzel değil mi, kaynak verme ki kimse senin dediğini yanlışlayamasın). Makalenin dediğinin, kendi sunduğu gibi düz ve kesin olduğunu zannetmiyorum. Peki elimizdeki bu bulgular nasıl düzgün yorumlamalı?

      İstatistikte, "istatistiksel anlam" denilen bir durum var. Anlatması çok uzun bir konu ve insanların çok başını ağrıtıyor ama elimizdeki durum için şöyle özetleyeyim. Elimizde iki grup var diyelim ve onları bir değer açısından ölçtünüz. Aralarında bir fark var mı görmek istiyorsunuz. İki grup arasında 5 birimlik bir fark buldunuz diyelim. İstatistiksel anlamı ölçmek için kullandığınız p değeri de 0.05 (bu değer 1 üstünden ölçülür). Başka bir deyişle %5. Bu durumda, bu deneyi 20 kere yaptığınızı varsayarsak, aslında iki grup arasında gerçekte bir fark olmasa bile, şans eseri, bu 20 deneyden 1 tanesinde en az 5 birimlik bir fark bulma olasılığınız var demektir. Eğer p değeriniz 0.05 değil de 0.1 olsaydı, gerçekten iki grup arasında fark olmasa da, bu 20 deneyden 2 tanesinde en az 5 birimlik bir fark bulma olasılığınız var demektir. Eğer yaptığınız test için bulduğunuz p değeri 0.05 veya altında çıkarsa, buna istatistiksel açıdan anlamlı bir fark denmektedir.

      Yukarıdaki grafiğe baktığımızda, makaleye bakarken yanlış görmediysem, kontroller sağlanmadığında istatistiksel açıdan anlamlı farklar bulunmuş olsa da, kontroller sağlandığında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olmadığı gözlenmiş. Lakin bu illa ki fark yok demek değil. Grafikten de görüleceği üzere, hata çubukları oldukça uzun. Bunları küçültecek şekilde benzer bir deney tasarımı yapılırsa, istatistiksel açıdan anlamlı bir fark belki bulunabilir. Bunu yapmanın bir yolu, deney için seçilen gruplardaki kişilerin sayısını arttırmaktır.

      Sonuç ne? Ekonomik düzey ve diğer pek çok faktör açısından bir kontrol sağlandığında, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark yok. Ancak bundan şu sonuçlara varılamaz.

      - Marşmelov deneyinde sadece ailenin ekonomik düzeyi açısından kontrol yapılırsa, deneyin bulguları tamamen yanlışlanıyor.
      - Bu deney, kontroller sağlanınca, marşmelov deneyinin tamamen yanlış olduğunu gösteriyor. Sonuçta, hata çubukları yüksek ve öyle olmasalar bile, deney sonucunun tekrarlanması gerekiyor.

      Deneyin vardığı sonuçlar, bizim açımızdan, neler? Orijinal marşmelov deneyinde bulunan farkın fazla yüksek olduğuna işaret ediyor. Aynı zamanda, çocuklar için ailenin durumunu gösteren pek çok etmen açısından kontroller gerçekleştiğinde, ya bir fark olmadığını ya da varsa bile deney dizaynının bu farkı bulmaya yeterli olmadığını söyleyebiliyoruz. Bunun muhtemel bir sebebi, farkın küçük olması ve deneyin fazla istatistiksel gürültü (yani büyük hata çubuğu) yaratması dolayısıyla, bu farkın saptedilememiş olmasıdır.

      Sonuç olarak, Tanrı'nın kelamını aktaran şahsın dediği gibi bir sonuç olmadığını görüyoruz. Bahsettiği makale belki bu değildir ama şu an bu önemli değil. Dediğini destekler görünen bir makalenin bile sonuçlarının nasıl daha sağlıklı bir şekilde yorumlanması gerektiğini göstermek istedim. Böyle kişilerin sansasyonel bir şekilde sunduğu "BİLİM BUDUR" safsatalarına dikkatle yaklaşın derim. Kelamcılar için daha ağır şeyler de söylerdim ama gereği yok :D